Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu – Stefan Zweig

Stefan Zweig’ın bu kısa ama etkileyici kitabını okurken kendinizi sanki uzun süredir olayın içindeymiş gibi hissedebilirsiniz. Kitap kısa ama sarsıcı. Okurken beni çok etkiledi ve açıkçası üzdü de, insan bu kitabı okurken, bir kadın bir erkek için neden kendini bu kadar yıpratır ve de duygularını frenleyemez diye düşünmekten kendini alıkoyamıyor.  Hem de onu hiç önemsemeyen ve de karşılıksız bir aşk beslediği birine karşı. Aslında eleştirmeye kimsenin hakkı yok, sonuçta herkesin karakteri ve gücü aynı değil.

Kitaptan altını çizdiğim yerlerden bazıları şöyledir :

Daracık hayatlar yaşayanlar, kapılarının önünde boy gösteren her yeniliğe karşı daima merak duyarlar.

Yeryüzünde hiçbir şey yoktur ki tıpkı bir çocuğun, hiçbir umudu olmadığı için, karanlıkta kalan, kaynayıp giden sevgisine benzesin.

Dostlar da gelecekler belki, çiçekler getirecekler fakat bir tabutun üstünde çiçekler ne ifade eder ki?

Seni yanımda hissettiğim zaman yıldızları başımın üzerinde görmediğim için şaşırmıştım, kendimi öylesine yakın hissediyordum gökyüzüne.

Ve şuna inanıyorum, beni, ben ölüm döşeğinde yatarken çağırsaydın bile kalkıp sana koşmanın gücünü derhal bulurdum kendimde.

Fakat sen kimsin ki benim için, beni asla, asla tanımamış olan sen, yanımdan sanki ben bir su birikintisinden daha fazlası değilmişim gibi geçip giden, beni sanki bir taş parçasıymışım gibi rastgele bulan, daima çekip giden ve beni sonsuz bir bekleyişin içinde bırakan sen.

Zweig, S. (2017). Bilinmeyen Bir Kadının Mektubu. İstanbul: Roman Oda Yayınları.

 6 total views

Stefan Zweig – Freud Mutluluğun Mimarı

Bu kitapta Zweig’ın gözünden değerlendirilen Freud hakkında birçok bilgi sahibi olacaksınız. Kitaptan altını çizdiğim yerlerden bazıları şöyledir:

  • Ahlaki yönden on dokuzuncu yüzyılda Kant değil ‘’cant’’[1] hüküm sürmüştür.
  • Her olgu birer köleymişçesine akıl emperyalizminin boyunduruğu altına alınmaktaydı sanki.
  • Cehalet her daim katılığa, şiddete önayak olmuştur.
  • Freud’un asıl önemsediği şey insanların ne düşündüğü değil dürüstlüktür.
  • Bazen bir insanın tek başına hakikati açığa çıkarmaya cesaret etmiş olması, çağı değiştirmeye yeterli gelebilir.
  • Freud ruhsal alanda hiçbir şeyin anlamsız ve tesadüften ibaret olmadığını kabul ediyor.
  • Freud için sürçme, düşüncesizce yapılmış bir eylem değil bastırılan bir düşüncenin nihayet iradeye baskın çıkmasıdır. Yani dilimiz sürçerken, yanlışlıkla bir şey yazarken, elimiz yanlışlıkla başka bir nesneye doğru yönelirken, uyanık irademizin söz söylemesine izin vermediği ‘’bir şey’’ dile geliyor aslında.
  • Bir sürçme genellikle itiraf ve kendini ele verme anlamına gelir.
  • Sadece yaşamımızın değil tüm yaşanmışlıkların toplamıyız.
  • ‘’Rüya, kendini gerçekleştirememiş arzudur.’’
  • Rüya, duygu yoğunluğumuzun vanasıdır.
  • Kendini tanımak insanı özgürleştirir.
  • Seri üretimle yaratılan dünya görüşlerine karşıyım.

Zweig, S. Mutluluğun Mimarı. İstanbul: Zeplin Kitap.


[1] (İng.) Riyakarlık

Stefan Zweig – Satranç

Stefan Zweig’ın ölmeden kısa bir süre önce yazdığı en bilinen ve de akıcı eserlerinden biri olan  rejimdeki kötü muamelelere de  değinmiş olduğu Satranç’tan altını çizdiğim yerlerden bazıları şöyledir:

  • Bir iş ne kadar açık ve seçikse o kadar iyidir.
  • Bize hiçbir şey yapmadılar sadece bizi en mutlak anlamdaki hiçliğin içine yerleştirdiler, çünkü bilindiği gibi dünyada hiçbir şey insan ruhu üzerinde hiçlik kadar ağır bir baskı uygulayamaz.
  • İnsan bir şey bekliyordu, sabahtan akşama kadar bekliyordu ve hiçbir şey olmuyordu. İnsan tekrar tekrar bekliyordu. Hiçbir şey olmuyordu. İnsan bekliyor, bekliyor, bekliyordu, düşünüyor, düşünüyordu, şakakları ağrımaya başlayana kadar düşünüyordu. Hiçbir şey olmuyordu.İnsan yalnız kalıyordu. Yalnız. Yalnız.
  • Bir insanın bir başka insanla insanca konuşması, benim için artık düşünülebilir bir olasılık olmaktan neredeyse çıkmıştı.

Zweig, S. Satranç. Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.