Ernest Hemingway’in orijinal adı Winners Take Nothing olan
kısa öykülerinin toplandığı kitabıdır.
Altını çizdiğim yerlerden bazıları şöyledir:
Bir canavardır ahlaksızlık , ürkünç çehreli.
‘Beyler, ya yöneteceksiniz ya da
yönetileceksiniz.’ Hepsi bu kadar.
Yaşamın vahşi doğasında yaptığımız yolculukta,
her birimizin ihtiyacı da olan inanç, sevgi ve umudu çoğaltmadan Doğal Tarihin
herhangi bir alanını incelemek mümkün müdür?
Kimsenin seni arkandan vurmasına izin verme.
Din, fakirlerin afyonudur.
Ben zavallı bir idealistim. Hayallerin
kurbanıyım.
Müzik de insanların afyonuydu.
İstenen olabildiğince az karışan bir devletti,
hep daha az karışan bir devlet.
İnsanlara
ne yapmak istiyorsunuz? ‘’Cehaletin içinden çekilip kurtarılmalılar.’’
Duygusal insanların hepsi hayatları boyunca
birçok kez ihanete uğrar.
Birileri öğüt vermeden de öğrenilmesi gereken
her şey kendiliğinden öğrenilir ve nerede yaşadığınızın da bir önemi yoktur.
Hemingway, E. Kazanana Ödül Yok. Ankara: Bilgi
Yayınevi.
Kısa hikayelerin oluşturduğu bu kitaptan altını çizdiğim
bazı yerler şöyledir:
Gönül mertliğinden daha iyi bir şey görmedim.
Elinizde bulunanla yetinin; başkalarının elinde bulunan şeyden de umudunuzu
kesin.
Dünya ham insanlarla doluydu.
Kötülük çamurlarını iyilik pınarlarıyla yıkamak…
İnsanlar çalışmalıydılar. Dünya ve ahretleri
için… Bu iki yönlü çalışma, mutlu kılardı insanı. Başkasından bir şeyler
beklemek ayıptı, günahtı. Çünkü Allah kol, kafa, akıl vermişti. Ercesine
çalışmak ve dürüst kazanç… Buydu iyi insan.
Dostluk paraya pula değil, ruha, duyguya
dayanmalıydı.
‘’Eğer cennette olmak istersen, herkesle dost
geçin. Hiç kimseye kin tutma, herkese alçak gönüllülük göster. Çünkü alçak
gönüllü olmak asıl sultanlıktır.’’
Herkesin hareketi, görüşü, bulunduğu makama
göredir. Herkes dünyaya kendi görüş
açısından bakar. Mavi cam, güneşi mavi gösterir; kızıl cam ise kızıl…
Şunun bunun ayıbını söyleyenlerin kendileri de
ilerleyemezler.
‘’İyilik
ettiğin kişinin şerrinden sakın’’ denilmiştir.
‘’Arayan sonunda bulur. Kurtuluş sabırdan doğar.’’
Mevlana ve Şems’ten Yüreğinizi Isıtan Hikayeler. İstanbul: Yakamoz Kitap/Sonsuz Kitap.
Erasmus’un dostu Thomas More’u eğlendirmek için yazdığı ve
ona adadığı bu ünlü eseri, kendini zeki sanan herkesi iğneleyici bir dille
eleştirmekte ve alay etmektedir.
Felsefe ile gülmeyi de birleştiren bu kitabın eşsiz
anlatımıyla zaman zaman kendinizi gülmekten alıkoyamayacaksınız.
Altını çizdiğim yerlerden bazıları şöyledir:
Benim bir cilam ya da herhangi bir
ikiyüzlülüğüm yok; ayrıca, kalbimde bulunmayan bir duygunun görüntüsüne alnımda
da hiçbir zaman rastlanamaz.
Doğum yerimi de bilmeyi isteyebilirsiniz;
çünkü bugün, bir çocuğun ilk çığlığı attığı yerin, soy sop açısından önemli
olduğunu düşünüyorlar.
En güzel hayat, bilgeliğe hiç bulaşmamış
hayattır.
Sadece delilik, gençliğin hızla geçişini
ağırlaştırır ve sıkıcı yaşlılığı uzaklaştırır bizden.
Maymun, erguvan sarındığında da maymundur.
Kendinden nefret eden biri, bir başkasını
sevebilir mi? Kendisiyle barışık olmazsa, başkalarıyla olabilir mi? Kendi
varoluşuyla usanmış ve yorgun ise, bir topluluğa hoşluk getirebilir mi?
İnsanoğlu kendini bilgeliğe ne kadar verirse, o
kadar uzaklaşır mutluluktan.
Günahlarınız, papazlara ödediğiniz parayla
değil; günah korkusu, gözyaşları, uykusuz geceler, yalvarışlar, oruçlar ve
diğer iyi eylemlerinizle affedilir.
Elindeki pergelle, üç eğri çizebilmeyi
başaran kendini Euclid sanır.
Bazılarının
yalnızca umudu vardır ve mutlu olmak için, gördükleri düşlerin yeteceğine
inanırlar.
Zamanımızın
prenslerine bakın bir; yasadan anlamaz; halk düşmanı; kösnü budalası;
özgürlükten, bilgiden ve gerçeklerden ödü kopan; memleketin yararını hiç
düşünmeyen; nalıncı keseri gibi kendine yontan birini bulursunuz.
Vergi
toplama haklarını korumak için, ellerine geçirdikleri her tür silahla
savaşmaları görülesi bir şeydir. Biçare halkı aldatıp kazandıklarının onda
birinden fazlasını almak isterler ve kendilerine eski kitaplardan pay kapmaya
çalışır nasıl da keskinleştirir gözlerini! Ama iş, topladıkları vergilerle
halka nasıl hizmet etmeleri gerektiğini anlatan bölümlere geldiğinde, körleşir
gözleri.
Bilgilendiğiniz
kadar, üzülür, öğrendikleriniz kadar mutsuz olursunuz.
Bilge
kederle, deli neşeyle doludur.
Bildiğiniz
gibi, kral saraylarında bilisizleri ve aptalları, zeki ve önemli kimselere
yeğlerler.
Grekler
eskiden: belleği geniş olan iyi konuklardan nefret ederiz, derlerdi.
Erasmus, D. Deliliğe Övgü. İstanbul: Oda
Yayınları.
Yarım çay bardağı yarım yağlı süt (tam yağlı da
tercih edebilirsiniz)
Yarım çay bardağı esmer şeker (bir çay bardağı
da tercih edebilirsiniz)
1 adet yumurta
1 paket kabartma tozu
1 tatlı kaşığı tarçın
3 yemek kaşığı oda sıcaklığında tereyağı
Yapılışı:
Bütün malzemeleri bir kapta karıştırın ve yoğurun. Yağlı
kağıt serdiğiniz fırın tepsisine küçük parçalar halinde yuvarlak yaptığınız
hamurları koyun. (Yaklaşık 16 adet çıkmaktadır) Önceden ısıtılmış 180 derecelik
fırında 20-25 dakika pişirin ve soğuduktan sonra servis yapın.
Tropikal meyvelerden olan Ananas hem çok lezzetli hem de
sağlık açısından oldukça faydalıdır.
Bu eşsiz meyvenin faydalarından bazıları:
Hücrelerin yenilenmesine katkı sağlar
Saç dökülmesini önlemeye yardımcıdır
Hipertansiyonun önlenmesine katkı sağlar
Bağırsak kurtlarının dökülmesine yardımcıdır
Diş sağlığı açısından çok faydalıdır, dişleri
güçlendirir ve çürümesini önlemeye katkı sağlar
Sinüzitin önlenmesine katkı sağlar
Kemiklerin güçlenmesine katkı sağlar
Bağışıklık sisteminin güçlenmesine katkı sağlar
İçerdiği yoğun C vitamini sayesinde soğuk
algınlıklarının önlenmesine katkı sağlar
Bronşit hastalığının önlenmesine katkı sağlar
Not: Paylaşılan gönderiler bilgi vermek amaçlıdır. Her
insanın bünyesinin farklı olacağı unutulmamalı.
Sağlık açısından bir şikayetiniz olduğunda öncelikle kesinlikle
doktorunuza danışınız.
Hem çocuklara hem de yetişkinlere hitap eden bu eser en çok
okunan kitaplar arasında yer edinmeyi başarmıştır. Kitap Alice’in birgün göl kenarında yaptığı
gezinti sırasında konuşan bir tavşan görüp onu takip etmesiyle başına gelen
olayları konu alır.
Kitaptan işaretlediğim yerlerden bazıları şöyledir:
‘’Sen bir istiridyenin bile sabrını
taşırırsın!’’
‘’Eğer herkes kendi işine baksaydı, Dünya
şimdi olduğundan daha hızlı dönerdi.’’
‘’Lütfen bana hangi yolu izlemem gerektiğini
söyler misiniz?’’ ‘’Bu, nereye gitmek istediğine göre değişir,’’ dedi Kedi.
‘’Aslında nereye gittiğim pek umurumda değil…’’ dedi Alice. ‘’O zaman hangi
yolu izlersen izle, fark etmez,’’ dedi Kedi.
‘’Başkaları hakkında yorum yapmamayı öğrenmen
lazım,’’ dedi Alice biraz sertçe, ‘’bu çok kaba bir davranış.’’
‘’Eğer sen de Zaman’ı benim kadar iyi
bilseydin,’’ dedi Şapkacı, ‘’onu boşa harcamak gibi laflar etmezdin.
‘’Belki de buradan çıkarılacak bir ders
yoktur,’’ diyecek oldu Alice. ‘’Cık cık, çocuğum!’’ dedi Düşes. ‘’Her şeyden
bir ders çıkar, o dersi çıkarmayı bileceksin.’’
‘’Dünyayı döndüren şey sevgidir, sevgi!’’
‘’Kendini başkalarına göründüğünden ya da
görünebileceğinden farklı biri olarak görme ki, başkaları da seni başkalarının
gözünde başka biri olmaya çalışan başka biri olarak görmesin.’’
Carroll, L. Alice Harikalar Diyarında.
İstanbul: Türkiye İş Bankası Kültür Yayınları.
Simone Weil Fransız filozoftur. Son yılların felsefe alanında en çok okunan
isimlerden biri olmuştur. Etkilendiği kişiler : Platon, Immanuel Kant,
Karl Marx …
Allah Aşkı Üzerine Düzensiz Düşünceler, Simon Weil’in eserlerinden biridir ve bu eserden işaretlediğim bazı kısımlar
şöyledir:
Geleceğin bütün isteklerimizi içine tıktığımız
bir yer olduğuna inanmayı bırakmalı. Gelecek şimdiyle aynı cevheri paylaşır.
Eğer beni bulamadıysan aramıyordun.
İnsanlar daha fazla ‘’bilmemek’’ için yalana
başvurup, kendilerini yine kandırırlar.
Hayallerimize dalmadan yaşadıklarımıza
katlanabilmek nasıl mümkün olabilir?
Dostluk benim için karşılıksız ve ölçüsüz bir
iyilik, temsili olarak değil tam da kelime anlamıyla hayatın kaynağıdır. Çünkü
yalnız bedenim değil, ruhum da kendini acıyla zehirleyip, kendini düşüncelerim
için barınılmaz bir yer kıldı. İşbu sebeple, düşüncelerimi yaşayacakları başka
bir barınağa yollayabilmenin adıdır dostluk.
Yalnızca fiziki olarak hissedilen acılar ruhta
herhangi bir iz bırakmaz. Çürük dişin şiddetli ağrısı bittiğinde ortada bir
hatıra kalmaması gibi, yalnız fiziki acılar hatırasızdır.
İnsan vücudu, tabiatında hayvanlarla pek çok
benzerlik taşır. Horoz, yaralı olan diğer horozu daha sert ısırır.
Bir aşık için sevdiğinden gelen haberin kibar
yahut kaba oluşu ne önem arz eder ki?
Bir yıldızın uzaklardaki parıltısı,
denizdeki dalgaların çıkardığı ses, tan ağarırken ortaya çıkan sessizlik kaç
kez insanların dikkatini çeker? Dünyadaki güzelliklere kayıtsız kalmak da belki
mutsuzluğa giden yola gireceğimiz bir günahın ve suçun başlangıcı olarak
görülmeli.
Weil, S. Allah Aşkı Üzerine Düzensiz Düşünceler.
İstanbul: Ketebe Yayınları.
Kısa fantastik
öykülerden oluşan bu kitap Borges’in en bilinen kitaplarından biri
olmuştur.
Kitaptan işaretlediğim yerlerden bazıları şöyledir:
Belki düş görmeyi bir yana bırakacağız, belki de
bırakmayacağız. Ama başka görevlerimiz arasında bizim gerçek görevimiz, evreni,
doğmuş olmayı, gözlerle bakmayı ve soluk almayı kabullendiğimiz gibi düşü de
kabul etmemiz.
Gerçekte, uykudan uyanıp da kendi kendisiyle
karşılaşmayan insan yoktur.
Ölmeden birkaç gün önce hepimizi yanına çağırmış ve şöyle
demişti: ‘’Çok yaşlı bir kadınım ben, ağır ağır ölüyorum, bu herkesin başına
gelecek, böylesine olağan, herkesin başına gelen bir şey için kimse üzülmesin.
Bir Yunanlı, dünün insanı bugünün insanı
değildir, demiş.
Birbirimize sarılmadan ayrıldık. Ertesi gün ben
gitmedim. Herhalde o da gitmemiştir.
Zaten söylediklerimiz her zaman kendimize
uymaz.
Ben ödleğin tekiyim; mektup bekleme sıkıntısı
çekmemek için ona adresimi vermedim.
Birisi öldüğünde neler duyarsak onları
duydum ben de: daha yakın olmamaktan duyulan artık yararsız bir pişmanlık.
Bir açıklamada bulunayım. Bir şeyi görebilmek
için onu anlamak gerekir. Koltuk insan bedenini, eklemlerini ve tüm organlarını
önceden kabullenir; makas da kesme eylemini. Bir lamba ya da bir taşıt için ne
demeli? Bir vahşi, misyonerin İncil’ini algılayamaz; bir gemi yolcusu,
halatları tayfaların gördüğü gibi göremez. Evreni gerçekten görebilmiş olsaydık
belki onu anlardık.
Ve de bir çocuk dünyaya getiriyor.
Bir tek çocuk mu? diye sordum.
Evet. Tek bir çocuk. İnsan türünü çoğaltmak
doğru olmaz.
Borges, J. L. Kum Kitabı. İstanbul: İletişim
Yayınları.
Ölüm ve yaşama farklı açıdan bakılabilmesini sağlayan bu
kitapta işaretlediğim yerlerden bazıları söyledir:
Dünyayı kucaklayan ve böylesine çok sayıda
harika fikirlere sahip bir insan zihninin ait olduğu bedenle birlikte mezara
gireceğini düşünmenin insanı ne kadar da sarsacağına dair güzel nutuklarımız
vardır. Fakat yine aynı zihnin, bu niteliklerle ortaya çıkmadan önce zamanın
nasıl da geçip gitmesine izin verdiği ve dünyanın o olmaksızın bunca süre
yörüngesinde dönmeyi nasıl olup da başarabildiğine yönelik hiçbir şey duymayız.
Artık var olmayacağımız gerçeği bize en az
geçmişte var olmadığımız gerçeği kadar az huzursuzluk vermelidir.
Tabiat hiçbir şeyi boşuna yapmaz ve lüzumsuz hiçbir
şey yaratmaz.
Schopenhauer. Ölüm Ve İçsel Doğamızın Yok
Edilemezliği İle Olan İlişkisi. İstanbul: Oda Yayınları.