BABA

Baba, küçük prensim! Bugün senin ölüm haberini alışım üzerinden iki hafta geçti. Sabah hastaneye çağırdıklarında gözlerimi kapatıp elimi kalbime koyduğumda hissettim baba ama hislerimi zorla bastırarak yine de bir ümit farklı bir şey duymayı temenni ettim baba ama gözlerimin içine baka baka başın sağ olsun dediler. Onların 2 saniye de söyleyip geçtikleri bir kelime benim bundan sonraki hayatıma geçmeyecek ve kabul etmesi çok zor olacak bir acı bıraktı baba. Kelime haznem ne kadar geniş olsa da bu öyle bir acı ki asla ifade edecek yeterli kelimem yok baba. “Bu gezegende acı yüklü çok ağır bir bavulla yapayalnız terk edilmişim gibi hissediyorum baba,” yüküm çok ağır ve ben nereye gidip, ne yapacağımı bu acı yükümle yolumu bulup nasıl ilerleyeceğimi bilemiyorum baba. Çoğu insan beni anladığını söylüyor ama anlamıyorlar baba Shakespeare’ın da dediği gibi hissedemediğin bir şeyi anlayamazsın, kimse benim acımı hissedemez baba, sen bambaşkaydın çünkü sen melektin baba, cenazendeki herkesin dediği gibi sana iyi demek yetersiz kalır sen melektin baba. Sana yoğun bakımda senin ellerin, gözlerin, her yerin melek sen meleksin demiştim ya, tek ben öyle düşünmüyormuşum baba, kimse sana iyi insandı demedi baba, herkes o melekti ve bu dünya için fazla iyiydi dedi baba. Yoğun bakımdaki halini görünce dayanamayıp çıkmaya yeltendim ama hemen geri döndüm, her şeye rağmen seni bırakamazdım baba. Önceden hastanelerde morg tabelasını görünce çok etkilenir hemen yüzümü başka tarafa çevirirdim baba ama seni görmek için dört gözle morg tabelasını aradım baba, seni aşırı özlediğim için hasret giderecektim baba ama seni tanıyamadım, bir izinden emin olmasam kimse beni senin o olduğuna ve öldüğüne inandıramazdı baba. Her şeyin bir sınırı var diyorlar ya baba ama senin iyiliğinin ve sevginin bir sınırı yoktu baba. Sevgisi ve iyiliği tükenmeyen meleğimdin sen baba. İnsanlar hala ölüm haberini sakladığım ve öldüğünü kabul etmediğim için beni suçluyorlar baba, şu gezegende en sevdiğim olan senin fiziken yanımdan ayrılışının ve artık asla seni göremeyecek olmanın berbat, tarifsiz hissini hemen kabul etmemi nasıl bekleyebilirler baba? Nerdesin baba, nerdesin yine beni korumana ve sarıp sarmalamana ihtiyacım var, karışmayın çocuğuma rahat bırakın çocuğumu demene her şeyden çok ihtiyacım var baba. Haykırasım var baba dağlara, taşlara acımı haykırasım var. Hayatımın tek odak noktası olan meleğim yalvarıyorum rüyama gel. Baba hani bir gün dişim çok ağrıdığında üzüntüden çırpınıp beni hemen nöbetçi hekime götürüp çıkışta da ben şimdi hemen ilaçlarını yetiştirip hemen acını dindircem bıdıkım demiştin ya, baba giderken bana inanılmaz bir acı bırakıp gittin ve bu sefer bu acımı dindirecek kimsem yok baba ama sana bunun için bile hiç kırgın değilim ben sana ne kırgın ne de kızgın olabilirim baba, rüyalarıma gel ve bu acımı benimle paylaş yeter baba. Seni tahmin edemeyeceğin kadar çok seviyorum küçük prens, “kalbimdeki ve aklımdaki en güzel bir odaya seni ve anılarını koydum ve orası benim her gün ama her gün kendi içimde seni anıp ziyaret edip ve seni asla unutmayacağım cennet manzaralı bir oda olacak baba!”

Küçük Prens

Küçük Prens adlı kitap hakkında

Antoine de Saint-Exupery tarafından yazılan genelde sadece  çocuk kitabı olarak bilinen ama aslında çocuk yetişkin her yaşa hitap eden  çocukluğun konu alındığı, yaşamdaki sorunlara duygusal ve duyarlı açıdan yaklaşılan bir kitaptır. En çok satan ve çevrilen kitaplardan da biridir.

Kitaptan kesitler:

  • Okyanusun ortasında sal üstünde kalmış bir gemiciden daha yalnızdım.
  • İyilerin iyi tohumları, kötülerin kötü tohumları vardı. Ama tohumları kolayca göremezsiniz.
  • İnsan üzgün olunca günbatımının tadına daha iyi varıyor.
  • Sevdiğiniz çiçek milyonlarca yıldızdan yalnız birinde bile bulunsa yıldızlara bakmak mutluluğumuz için yeterlidir. ‘’Çiçeğim işte şunlardan birinde,’’ deriz kendi kendimize.
  • Zaten ben hiçbir şeyin gerçeğine varamadım şimdiye kadar. Yargılarımı sözlere değil, davranışlara göre ayarlamalıydım.
  • Kelebeklerle dostluk kurmak istediğime göre iki üç tırtılın kahrını çekeceğim elbet.
  • ‘’Eğer bir generale bir martı olmasını buyurursam sözü edilen general de dediğimi yapmazsa, suç onun değil benimdir.’’
  • En gücü de budur zaten.  Kendini yargılamak başkalarını yargılamaktan çok daha güçtür.
  • Kendini beğenmişler yalnız övgüleri dinler.
  • İnsanlarda da düş kurabilme gücü hiç yokmuş. Ne söylerseniz onu tekrarlıyorlar.
  • İnsanların tanımaya ayıracak zamanları yok artık. Aldıklarını hazır alıyorlar dükkanlardan. Ama dost satan dükkanlar olmadığı için dostsuz kalıyorlar.
  • ‘’Hep aynı saatte gelsen daha iyi olur,’’ dedi tilki, sözgelimi öğleden sonra saat dörtte gelecek olsan ben saat üçte mutlu olmaya başlarım.
  • ‘’Hoşça kal,’’ dedi.

‘’Hoşça git,’’ dedi tilki. ‘’Vereceğim sır çok basit: İnsan ancak yüreğiyle baktığı zaman doğruyu görebilir. Gerçeğin mayası gözle görülmez.’’

  • Bir yerde bir kuyunun saklı oluşudur çöle güzellik veren,’’ dedi Küçük Prens.
  • Kederliydim ama onlara, ‘’Yorgunum,’’ dedim.

Kaynakça

Saint-Exupery, A. d. Küçük Prens. Can Çocuk.

 272 total views